13 Aralık 2012 Perşembe

Angut Kuşu


Angut kuşları 58-70 cm boyunda olup, 110-135 cm kanat genişliğine sahiptir. Kuzeybatı Afrika veEtiyopya'da türün oluşturduğu küçük yerleşik topluluklar bulunsa da, türün gerçek yerleşim bölgesi güneydoğu Avrupa'dan Orta Asya'da güneydoğu Çin'e kadar olan bölgelerdir. Kuşlar çoğunlukla kışları geçirmek üzere güney Asya'ya göç ederler.
Bu kuş türü iniş yaparken rüzgarı arkasına alarak indiği için sağlıklı bir iniş yapamayarak yuvarlanır. Bu özelliğinden teşbih yapılarak argoda da kullanılır. Suna ile birlikte Tadorna cinsinde yer alır. Angut kuşları, yer yüzündeki kuş türleri arasında tek eşli olan nadir türlerden birisi. Eşi ölen angut kuşlarının, başka bir eş ile bağlantı kurmayıp ölen eşinin arkasından yas tuttuğu bilinir.
Tibet ile Moğolistan'da ve Slav mitolojisinde kutsal kabul edilmektedir.

Dosya:A couple of Tadorna ferruginea.jpg

7 Aralık 2012 Cuma

Kedilerde Hapşırma ve Soğuk Algınlığı


İçinde bulunduğumuz soğuk kış günlerinde özellikle kedimizin yaşadığı ev ortamındaki yetersiz ısı sebebiyle vücut ağız ve burun çevresinin kan akışından sorumlu damarlar merkezi sinir sisteminden aldıkları uyarıyla kan akım yönünü yaşam için daha önemli olan organlara, yani beyin, kalp, karaciğer, böbrek gibi hayati önem taşıyan yapılara yönlendirilir. Hal böyle olduğunda ağız ve burun mukozasında kan akımı azalır sonuç olarak bölgesel savunma hücreleri sayısındaki azalma sonucunda kedimizin hasta olmasını sağlayan etkenlere davetiye çıkmış olur. Peki soğuk algınlığına sadece soğuk hava mı sebep olur? Hayır kedimizin hastalıklara karşı olan vücut direncinin düşmesine sebep olabilecek herhangi bir etken bile biricik dostumuzun basit bir hastalık karşısında bile ciddi sorunlarla karşılaşmasına sebep olur.

Soğuk algınlığı nasıl anlaşılır?

Kedilerde soğuk algınlığına sebep olan etkenler arasında feline calisivirüs, feline herpesvirüs (rhinotractihis), klamidya, mikoplazma ve bordotella bulunur, bu etkenlerden bir veya birden fazlası da hastalıktan sorumlu olabilir. Hasta kediler tüm hayat enerjisinden yoksun halde olurlar, günün çoğunu çevreye ilgisiz vaziyette uyuyarak geçirirler, iştahsızlık görülür, her gün çok severek yediği mamasını bile yemek istemez, bunda burnun tıkalı olması etkilidir. Ateş çoğu zaman hastalığın başında görülür, bununla beraber göz ve burun akıntısı her zaman görülmektedir, burun kurudur. Bununla birlikte hapşırma, öksürme , nefes almakta zorlanma, gözde akıntı, çapaklanma ve kızarıklık, ağızda yaralar görülür. Miyavlarken çıkardığı o güzel seslerin kaybolmuş yerini hırıltılı ve gürültülü sesler almıştır.

Hastalık nasıl bulaşır?

Kedilerdeki soğuk algınlığı insanlara ve köpeklere, insanlardaki soğuk algınlığı da kedilere geçmez, güncel bir konu olan Domuz Gribi olgusunda yurt dışında yapılan çalışmalarda insanlardan kedilere bu virüsün geçebileceği konusunda çeşitli görüşler yapılmış, 1 olguda geçiş saptanmış olsa da henüz resmiyet kazanmamış ve literatürlere geçmemiştir. Kedilerdeki soğuk algınlığına sebebiyet veren etmenler doğrudan temas ve ortak kullanım alanlarında ortak mama, su, kum kabı ve oyuncak gibi şeylerle yalnızca kediden kediye bulaşır. Ağız, burun ve göz akıntıları hastalığın bulaşmasındaki en önemli yapılardır ortak yaşayan kediler bu sebepten dolayı risk altında bulunurlar.

Evdeki kedi sayısının fazla oluşu hastalığın yayılmasındaki en önemli sebeplerin başında gelir, her ne kadar hastalığın şekillenmesinde başrol oynayan calisivirüs ve herpesvirüsün dış ortamda dayanıksız olsalar da sokakta yaşayan kediler için daha ağır şartlar söz konusudur. Yavru kediler için bu durum daha tehlikelidir, bağışıklık sitemleri tam olarak gelişmedikleri için hastalığa yakalandıklarında daha üzücü sonuçlarla karşılaşılır.

Biz kediciler ve veteriner hekimler ne yapmalıyız?

Bu konuda kedi severlere çok iş düşüyor, evdeki can dostumuz hasta olduğunda akla ilk gelmesi gereken bir veteriner hekim desteğidir, çünkü evde yapılacak şeyler kedimizin yaşam kalitesini arttırmaktan öteye gitmeyecektir. Kedimiz için ılık bir ortam sağlamak onun sevdiği yiyecekleri hazırlamak hastalığı yenmek için yalnız başına yeterli değildir, bu durumda hastalık daha ciddi boyut kazanmadan deneyimli ve güvenilir bir veteriner hekimin gözetimine bırakmak yapılacak en doğru şeydir. Veteriner hekimin yapacağı testler sonucunda, hastalığa sebep olan etken tespit edilir ve ona karşı tedavi başlatılır. Veteriner hekimin görevi kedinin en kısa sürede hastalığı atlatmasını sağlamaktır, gerekli durumlarda hastanede müşade altına alınmalıdır gerek duyulmadığı takdirde kediciğin annesi veya babası ona ait bir oda hazırlamalı evde başka kedi varsa ayrı tutulmalıdır. Bu tedbirler henüz hastalık bulaşmamış olan evin diğer bireylerine hastalığın geçişini bir nebze önleyecektir. Elbette sokak kedileri de aynı önemi hak ediyorlar, nasıl olsa biri görür ve veterinere götürür diye düşünmemeliyiz “biri” biz olmalıyız. Erken teşhis ile tedavisi mümkün olan basit bir üst solumun yolları hastalığı, tedavi edilmediği takdirde kendini zatüreye çevirebilir ve biricik dostumuzun yaşamını tehlikeye sokabilir.

Kedimizi Hastalıktan korumak için ne yapabiliriz?

Biz veteriner hekimlerin asıl görevi koruyucu hekimliktir, bu sebeple bizlere düşen görev hasta sahiplerini bu hastalıklar konusunda bilinçlendirmek ve güncel konuları tartışmaktır, bilinçli veteriner hekim, hasta sahiplerinin hastalıklar konusunda bilgili olmasındaki baş aktördür. Biz kedicilerin en önemli görevi kedilerimizin zamanında aşılanmasını sağlayıp onların hastalıklara karşı direnç kazanmasını sağlamaktır, eğer onları hasta görmek istemiyorsak aşılamanın önemini kavramamız gerekmektedir. Bunun dışında biricik dostlarımızın yaşam kalitesini üst seviyede tutmamız gerekmektedir, stresten uzak, sevginin yoğun olduğu bir ortam hazırlamak biz kedicilerin en önemli sorumluluğu olmalıdır...


1 Kasım 2012 Perşembe

Kanser Olmak İstemiyorsanız...!!


4 bin kişinin üzerinde yapılan araştırmadan çok ilginç bir sonuç çıktı. Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan California ve Stanford üniversiteleri tarafından yapılan araştırma, hayvan sevmenin insanların bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve bunun kansere karşı direnci artırdığını ortaya koydu. Araştırmada, kedi ve köpeklerle oynayarak büyüyen çocukların daha sağlıklı ve bünyelerinin daha güçlü olduğu belirtilerek, “Hijyenik ve steril ortamlarda büyümek insanların bağışıklık istemini daha kırılgan yapıyor. 4 bin kişi üzerinde yapılan çalışmalarda, kedi-köpek sahibi olanların bünyelerinin, hayvan sahibi olmayanlara göre yüzde 30 daha güçlü olduğu görüldü”dendi.

Daha ne olsun hala düşünüyor musunuz bir evlat sahiplenmeyi?!


25 Ekim 2012 Perşembe

Tarkan'dan Hayvanseverlere Tam Destek !!

Megastar Tarkan,Hayvan Hakları Yasa Tasarısı hakkındaki düşünceleri şu sözlerle ifade ediyor:


"İnsanlar karşısında kendisini koruyacak, savunacak anayola kudreti olamayan hayvanlara istediğimiz gibi davranamayız. Güçlü olan haklı köpekle. Bizler kendimiz için eşitlik, kendimizi kollama, koruma şirketler konularında ETİK ilkeler tespit ederken, iş hayvanlara gelince bunları unutuyoruz. Onları ayrı tutarak kendimize uyguladığımız ilkelerden uzaklaşıyoruz. Bu bir tezattır! Onların da mekanları olduğu gözardı edilmemeli. Hayvanın da dinleyicileriyle insan gibi doğmaya, doğru dürüst yaşamaya, korunmaya ve terk edilmeden; açlıktan susuzluktan, hastalanarak değil; doğal nedenlerle ölmeye hakkı vardır.
Bence, Hayvanları Koruma şirketler Kanunu'yla ilgili değişiklik tasarısı, pek çok maddesiyle, tıpkı insandan gibi daire da bu dünyada eşit yaşama hakkına sahip olma fikrine karşı duruyor. Sokaklarda yaşayan hayvanları toplayıp, bir meçhule sürüklemek çağdaş duyarlılığa sığmaz. Ayrıca daire deneylerde kullanılmasının sertifikaya bağlanarak, sanki bu yolla daha az acı çekecekleri izlenimini uyandırmak da yanıltıcıdır. Hayvanlara işkence yapanlara ve onları öldürenlere verilecek cezaların iki yıl hapisle sınırlandırılması, böylece para cezasına dönüştürülebilirliği yüzünden hiçbir caydırıcılık taşımaması da trajik sonuçlara yol açabilir. Yetkililerin, Hayvanları Koruma şirketler Kanunu'yla ilgili değişiklik tasarısı konusunda bir kere daha düşünmelerini ve vicdanlarıyla karar vermelerini umut ediyorum."

8 Ekim 2012 Pazartesi

Kedi ve Köpek Aynı Evde Nasıl Yaşar ?

Kedi ve köpeklerin bir araya gelmesi için en önemli dönem yavruluk dönemi. 
Sosyalizasyon döneminde olan kedi ve köpek yavruları etraflarını tanımaya en çok bu süre içinde açık oluyor. Bu süreç köpeklerde 12. haftaya kadar devam ediyor. Her iki hayvanın da sosyalizasyon dönemi içinde kendisinden farklı canlıları kabullenmesi kolay. Bu yüzden yavru kedi ve yavru köpek dostluğu oldukça hızlı bir şekilde ve sorunsuz olarak gelişebiliyor. Yetişkin bir kedi ya da köpek, karşısına aniden getirilen yabancı bir canlıya karşı şüpheci ve tetikte oluyor. 

TEMEL SORUN BEDEN DİLİNDE 

Özellikle yetişkin kediler, yavru köpeklerin oyunculuklarını saldırı olarak gördükleri ve köpeğin oyuna davet hareketlerinden hoşlanmadıkları için yetişkin bir kedi ile yavru bir köpek bir araya getirilirken çok dikkatli olunmalı. Sahibinden çok evini ve yaşam alanını sahiplenen yetişkin kedi, evde kendisinden başka bir dört ayaklının olmasını başta hoş karşılamayabilir. Buna sebep, kedi ve köpek arasındaki yanlış anlaşmalar. Beden dilleri birbirinin neredeyse tamamen zıddı olan kedi ve köpek birbirini anlayamıyor; ya da yanlış anlıyor. 

Kedi huzursuz ya da sinirliyken, köpeğin ise mutluyken kuyruğunu sallaması savaş sahnelerinin sebebi. Yetişkin bir köpeğin yanına getirilen yavru kedinin oyun oynamak için oradan oraya koşması, köpeğin içindeki avlanma içgüdüsünü de tetikleyebilir. Kedi ve köpek düşmanlığı sanılan durum çoğu zaman bu birbirine ters ifadeler yüzünden ortaya çıkıyor. 

Kedi ile köpeğin uyumlu bir şekilde yaşayabilmesi için evin iki ayaklı sakinlerine büyük iş düşüyor. Öncelikle ‘Yavru ya da yetişkin, kedi ve köpeğin ilk karşılaşması için sessiz ve sakin bir ortam sağlanmalı' diyor Tamer Dodurka. Kalabalık ve gürültülü bir ortamdan kaçınmak, evde kedi ve köpeği tedirgin edebilecek yabancı kimsenin olmaması gerekli. 

Evin eski sakini köpekse, kedi ile karşılaştırıldığında ödüllendirilmesi çok önemli. Köpek ile kedinin her bir araya getirilmesinde, köpeğe okşama ile ya da ödül maması ile mükafat vermek, kısa sürede ev sahibi köpeğin misafiri sayesinde ödüllendirildiğini fark etmesini sağlar. 
Kedi ve köpek tanışmalarında birbirlerine sert tepkiler vermeseler bile bir süre yalnız bırakılmamalı. Özellikle ilk günlerde evde yalnız kalmaları gerekiyorsa mutlaka ayrı odalarda, ya da birbirleriyle fiziksel olarak temasta bulunamayacakları mesafede bırakılmalılar. 

KÖPEKLER KEDİLERDEN DAHA KISKANÇ 

Dikkat edilmesi gereken bir nokta da, ikinci pet geldikten sonra evin ilk sakinine gösterilen ilgide düşüş olmaması. Birbirlerini kabul etme dönemlerinde özellikle ev sahibi olan pete daha çok ilgi göstermek kıskançlığın önüne geçilmesi için çok önemli. Tamer Dodurka'ya göre köpekler kedilerden daha kıskanç. Dodurka bunun sebebini kedi hálá içgüdülerine göre yaşarken, köpek insana daha yakın olduğu için kendisini sahibiyle özdeşleştirmesine bağlıyor. 

Kedi ile kurduğu ilişkide lider olmak isteyen köpek ve yaradılış olarak lider kabul etmeyen kedi, zaman içinde kendi aralarında bir hiyerarşi kurup bu sorunu aşıyorlar. Dişi köpekler lider olma dürtüleri çok fazla olmadığı için kedi ile dostluk kurmakta erkek köpeklere göre daha hızlı ve uyumlu. 

Yetişkin bir kedi ve köpeğin de birbirleriyle yeterince vakit geçirdikten sonra anlaşabilmeleri sanıldığı kadar zor değil. Yeter ki siz sabırlı ve kararlı olun, evin hakiminin siz olduğunu unutmayın! 

ADIM ADIM NE YAPACAKSINIZ 

Kedi ve köpeği bir araya getirmeden önce üzerlerinde kokuları olan eşyaları koklatmak birbirlerinin kokularını tanımaları için yararlı olur. Bunun için kedinin üzerinde yattığı battaniye, köpeğin oyuncağı gibi eşyaları kullanabilirsiniz. 

Kedi ile köpeğin ilk karşılaşmalarında kızgın sesler çıkarıp savunma pozisyonuna geçmeleri normal. Bu durumda panikleyip onları hemen birbirlerinden uzaklaştırmayın. Sizin kontrolünüzde ne kadar zaman geçirirlerse alışma süreci de o kadar kısalacaktır. 

Özellikle yetişkin kedi ve köpekte ilk günlerin hayal kırıklığı ile geçmesi normal. Bu dönemde birbirine dostça davranmayan petleri azarlamak ve cezalandırmak ise en yanlış davranış. 

İlk birkaç gün petlerin yemek ve su kapları için birbirinden uzak yerler seçmekte yarar var. Özellikle yetişkin kediler stres altında olduklarında yemek yemedikleri için kedinin yemeği köpeğin ulaşamayacağı bir yerde olmalı. 

10 Eylül 2012 Pazartesi

Yunuslar

Daily Mail'in haberine göre, yapılan yeni bir araştırma, yunusların beyinlerinin yüksek zekayla bağlantılı birçok özelliğe sahip olduğunu gösterdi. 

Atlanta'daki Emory Üniversitesi'nden zoolog Lori Marino tarafından yapılan araştırmada, yunus baliklarının beyin haritasını çıkararak bunları primatlarinkiyle karşılaştırmak için MR tekniği kullanıldı. 

Şişe burunlu yunusların beynindeki serebral korteks ile neokonteksin çok büyük olduğunu belirten Marino "Yunusların birçoğunun beyni bizimkinden daha büyük ve kütle olarak insan beyninden sonra ikinci geliyor" dedi. 

Yunuslar uzun zamandır zekalarıyla tanınıyor, ancak üç yaşındaki bir çocuğun zeka seviyesine sahip olabilen şempanzelerin, yunuslardan daha zeki olduğu zannediliyordu. Bu son araştırmayla şempanzeler üçüncü sıraya düştü. 

Yunusların belirgin bir kişilikleri olduğu, kendilerinin farkında oldukları ve gelecek hakkında düşünebildikleri belirtildi. 

Ayni zamanda "kültürel" hayvanlar olan yunusların başka yunuslardan yeni davranış biçimlerini alabildikleri kaydedildi. 

Bu durumda yunuslara insanlarla aynı statünün verilmesini isteyen uzmanlar, böylesine zeki hayvanların eğlence parklarında kullanılmalarının ve etlerı için öldürülmelerinin zalimlik olduğunu belirttiler. 


22 Ağustos 2012 Çarşamba

ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI


ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI
Üriner sistem hastalıkları, kedilerde sıkça görülen ve idrar kesesini ve/veya idrar yolunu etkileyen hastalıklardır. Hastalığın belirtileri çoğunlukla kolay fark edilir olsa da, belirtilerin şiddeti kediden kediye değişebilir. Genel olarak idrar yapmada güçlük, sık sık kum kabına gidip kazma, az miktarda idrar yapma ya da hiç yapamama, kum kabı dışındaki yerlere idrar yapma ve kimi zaman idrarda pembe renk (kan) görülür. İdrar yollarında bir hastalık olan kediler genital bölgelerini sürekli ve takıntılı bir şekilde yalayabilirler. Ayrıca kum kabı dışında banyo zemini, küvet, seramik, mermer, naylon torba, plastik kaplar gibi serin ve pürüsüz yüzeylere idrar yapmaya çalışırlar. 

Nedeni Belirsiz (İdiopatik) İdrar Yolu Hastalıkları
İdrar yollarında bir sorun olan kediler aşağı yukarı aynı belirtileri gösterseler de, hastalığın nedenleri çok çeşitlidir. Bakteriler, mantar, parazit ya da virüslerin neden olabileceği idrar yolu enfeksiyonları, idrar yolu taşları, idrar yollarında tıkanıklık, kanser ve diğer hastalıklar kedilerin idrar yollarını etkileyebilirler. Günümüzde gelişmiş teşhis yöntemleri olmasına karşın, idrar yolu hastalıklarının yarıdan fazlasının kesin nedeni tespit edilememektedir. Bu tür nedeni belirlenemeyen hastalıklara idiopatik hastalıklar adı verilir. İdiopatik idrar yolu sorunu olan kediler ağrı ve sancı nedeniyle sık sık idrar yapmaya çalışırlar ve çoğunlukla idrarda kan görülür. Beslenme değişkliği idiopatik idrar yolu sorunu olan kedilerin idrar yolu tıkanıklığı yaşamasını önleyebilse de, halen piyasada bulunan ve bu hastalığı önlediği iddia edilen mamaların idiopatik idrar yolu hastalıklarını önlediğine, görülme sıklığını azalttığına ya da tedavi ettiğine dair hiçbir kanıt yoktur.
İdrar Yolu Taşları
Kedilerde görülen idrar yolu taşları genellikle struvite (magnezyum amonyum fosfat) ya da kalsiyum oksalat cinsi taşlardır. Son yıllarda struvit taşlarını önlemek amacıyla ticari kedi mamalarının çoğunda magnezyum seviyesi kısıtlanmış ve idrarı asitlendirici maddeler eklenmiştir. Bu değişikliğin ardından struvit vakaları azalsa da, öte yandan kalsiyum oksalat vakalarında önemli bir artış görülmüştür. 
İdrar yolu taşları olan bir kedinin tedavisi, taşların mineral yapısına göre belirlenir. Struvit taşlarının erimesini sağlayan mamalar ve ilaçlar vardır fakat diğer taşların erimesine yarayan bir tedavi yöntemi mevcut olmadığı için cerrahi müdahale gerekebilir. Her halükarda, idrar yolu taşı oluşan kedilere operasyon ya da ilaç tedavisinin yanı sıra uygun bir beslenme programı da önerilir. 
bkz. Kedilerde Beslenme ile İdrar Yolu Taşları Arasındaki İlişki
İdrar Yolu Tıkanıklığı
Kedinin idrar yollarının kısmen ya da tamamıyla tıkanması oldukça ciddi bir sorundur ve hayati tehlike içerir. Kısırlaştırılmış erkek kedilerde bu hastalık daha sık görülür çünkü erkek kedilerin idrar yolları dişilere oranla daha dar ve uzundur. 
Nedenleri:
İdrar yolu tıkanıklığının en sık görülen nedenleri idrar yolu taşları ve mineral, ölü hücreler ve mukus benzeri proteinden oluşan engellerdir. Virüsler, bakteriler, beslenme biçimi, yetersiz su tüketimi, fiziksel aktivitenin az olması, stres ve idrar pH'ı idrar yolu tıkanıklığında rol oynayabilirler. 
İdrar yolu taşlarının oluşumunda atık minerallerin idrar kesesinde yoğun olarak bulunması ve uzun süre kalması önemli bir etkendir. Bu nedenle yeterli su tüketimi teşvik edilmelidir. Bunun yanı sıra bazı kediler temiz olmayan kum kabını kullanmak yerine idrar yapmayı erteledikleri için kum kabının da düzenli olarak temizlenmesi, daha sık idrara çıkmayı sağlamak açısından faydalı olacaktır. 
İdrar Yolu Tıkanıklığının Belirtileri
İdrar yollarında tıkanıklık olan bir kedi, herhangi bir idrar yolu sorunu yaşayan kediyle benzer belirtiler gösterir. Sık sık kum kabına giderek kazar fakat idrarını yapamaz ya da çok az miktarda yapar. Sürekli genital bölgesini yalar. Zaman geçtikçe yaşadığı acı dayanılmaz boyutlara ulaştığı için sık sık ve yüksek sesle miyavlar. Bu durumda kedi sahiplerinin sıkça düştüğü bir yanılgı, kedinin kabız olduğunu ya da kızgınlık dönemine girdiğini sanmaktır. 
İdrar yolu tıkanıklığı acil bir durumdur ve yukarıdaki belirtilerin birini veya birkaçını gösteren kediler hiç vakit kaybedilmeden veteriner hekime götürülmelidir. İdrar yolu tamamıyla tıkandığında böbrekler kandaki toksinleri temizleyemez ve vücuttaki sıvı ve elektrolit dengesi bozulur. Zamanında müdahale edilerek tıkanıklık ortadan kaldırılmadığı takdirde kaçınılmaz sonuç bilinç kaybı ve ölümdür. Zira elektrolit dengesizliği kalp yetmezliğine yol açar ve böbrekler işlevlerini yerine getiremediği için vücutta zehirlenme başlar. Tam tıkanmayı izleyen 24-48 saat içinde kedi ölebilir. 
Evde Bakım 
İdrar yolu hastalığı geçiren kedilerin evde bakımı, hastalığın nedeni, kedinin genel durumu ve tıbbi geçmişine göre belirlenir. Genellikle hastalığa uygun bir beslenme programı tedaviye eşlik eder. Evde bakım için dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:
1. Önerilen beslenme programına harfiyen uyun. Eğer idrarı asitlendirici bir mama kullanıyorsanız, ayrıca asitlendirici maddeler vermekten kaçının.
2. Kedinin su tüketimini artırıcı önlemler alın. Su kabını daima dolu tutun ve temiz su bulundurun. 
3. Kum kabını düzenli olarak temizleyin. Eğer evde birden fazla kedi varsa birden fazla kum kabı bulundurun. 
4. Kedinizin içtiği su miktarını ve yaptığı idrar miktarını takip edin. Veteriner hekiminiz düzenli idrar tahlilleri yapmayı gerek görebilir; bu durumda bu tahlilleri aksatmadan yaptırın. 

Kedilerde Kısırlaştırma


Erkek Kedide Kısırlaştırma
Erkek kediler cinsel olgunluğa geldikten sonra (genellikle 6 ay ve sonrası) cinsel kimliklerini belirtmek için
kokulu çiş (işaret) yaparlar. Bu kokulu çişten kurtulmak için kısırlaştırmadan başka çare yoktur. Bazı kediler kendi huyları gereği eve kokulu çiş yapmazlar ve bu kedilerin kısırlaştırılmasına gerek yoktur.
Kısırlaştırma yaşı: 6 aydan sonra, kokunun rahatsız edici tarafı varsa yapılabilir. Kısırlaştırılan erkek kedilerde kilo alma eğilimi şiddetle artar. Kısır, şişman ve hareketsiz ev kedilerinde F.U.S. (Feline Urolojik Sendrom) görülme olasılığı çok fazlalaşır.
Kısırlaştırılanerkek ve dişi kedilerde nadiren de olsa hormonal deri vetüy problemleri görülebilir.
F.U.S: Ev kedilerinde idrar zengin içeriklidir (mineraller, hücre döküntüleri ve protein plakları) Bu zengin idrar çökelti yaparak idrar kristallerine (sutrivit kristalleri) dönüşür ve artan kristaller birleşik kristallere ve idrar yolu taşlarına dönüşerek dar sonlanan idrar yolunda (üretra) tıkanmalarına ve daralmalarına yol açabilir. Bu da hayatı tehdit eden üriner problemlere, böbrek yetmezliğine bağlı üremilere yol açabilir. Kedi sahiplerinin çoğu, sık sık tuvaletine gidip, oturup kalkan kedisini, kabız zannettikleri için veteriner hekime geç götürebilir. Bu da vakayı çok daha ağır hale getirebilir. Bunların yaşanmaması için, kedi sahiplerinin kedilerine rejim yaptırması ve kedinin hareket etmesini sağlayacak oyunlar oynattırması bir çözüm olabilir.
Dişi Kedide Kısırlaştırma
Dişi kediler için cinsel olgunluk yaşı çoğu zaman 6 ay ve sonrasıdır. Kızgınlığa gelen dişi kediler, değişik hareketler ve sesler ile ailesini ve etrafını rahatsız edebilir. çiftleşme isteğinin etkisiyle, evden kaçma ya da balkondan atlama gibi sorunlar yaratabilir. Eğer bir kedi sahibi bu sorunlarla başa çıkamayacağını düşünüyorsa kedisini kısırlaştırır.
Kısırlaştırma zamanı; kediden bebek beklenmesiyle alakalıdır. Bebek isteyen bir kedi sahibi, 1 yaşından sonra kedisinin doğum yapmasını sağladıktan sonra onu kısırlaştırtabilir. Bebek istemeyen kedi sahibi, 6 aydan sonra kedisinin ilk kızgınlığını bekleyip kedisini kısırlaştırtabilir. Kısırlaştırmanın dışında hormon uygulamalarıyla kızgınlığı ertelemek mümkündür Fakat son derece ciddi olabilecek yan etkileri bünyesinde barındıran bu hormon uygulamalarını (propestoron) tavsiye etmiyorum. Yan etkileri:yumurtalık kistleri, rahim iltihapları (piometre), serviks ve vajina tümörleri ile kistleri... Kısırlaşan dişi kediler, erkek kediler gibi kilo alma eğilimindedirler. Fakat idrar yollarının anotomik yapılari gereği FUS'a (Feline Urolojik Sendrom) daha dayanıklıdırlar. En azından kristalleri kolay atabilme şansları vardır. Yine de kilo almamalarına özen gösterilmelidir. Kısırlaştırmanın dişi kedilere en büyük faydası, kısırlaştırıldıktan sonra meme tümörlerinin çok daha az görülmesidir. Ayrıca yumurtalık kisti, tümörü ve rahim içi tümörler, kistler ve iltihaplar yönünden de korunmuş olmalarıdır.

Sokak Hayvanlarından Korkmayın !


Yaşadığımız çevreyi çoğu kez farkına bile varmadığımız insan dışı varlıklarla paylaşırız. Bunların farkına çoğu kez bir “korku” ile varırız. Bahçede çocuğumuzun eline almaya çalıştığı bir solucan, elimizi tırmalayan bir kedi gibi. Bunlardan biri de sokak köpekleridir. Bazan bizi korkutabilirler. Tıpkı trafikte üzerimize süren bir araba, kırmızı ışıkta arabamıza yaklaşan “sokak çocukları” ya da yolda bizi endişelendiren bazı “yabancı” lar gibi. Korkularımız sebepsiz değildir. Korkularımız bireysel olarak farklılık gösterse de ortak nokta bilmemektir. Ne olacağını bilmemek!

Sokak köpeklerinin büyük bir çoğunluğu durup dururken bir insana saldırmaz. Bir köpekle karşılaştığınızda o büyük bir ihtimalle saldıracak bir insan aramıyor olacaktır. Yine büyük bir ihtimalle yolu üstünde ilk gördüğü insan da siz değilsinizdir. Eğer onun dikkatini çekmek istiyorsanız şunları yapabilirsiniz; Aniden durup telaşlanabilirsiniz. Yolunuzu değiştirmek için vücut hareketlerinizle abartılı planlar yapabilirsiniz. Koşabilirsiniz. Yanınızdaki arkadaşınıza sarılıp, korkunuzu bir şekilde belli edebilirsiniz. Bağırabilirsiniz, taş atabilir, sopayla kovalayabilirsiniz. Veya gözlerinizi gözlerine diker ona meydan okuyabilirsiniz ki en etkilisi budur.


Bunlar köpeğin dikkatini çekip, size doğru yönelmesine neden olabilir. Birisi sizi gördüğünde bunları yapsa siz de merak edersiniz. O da edecektir. Yaklaştığında gözlerine bakarak ona meydan okumuyorsanız size bir şey yapmayacaktır. Size geliş nedeni meraktır.  Unutmayın o 24 saat yaşadığınız alanı korumaktadır. Koruma için, geleni geçeni izlemek, normal olmayan davranışları izleyip analiz etmesi gerekmektedir. Onun yaptığı da odur.

Kısaca, eğer köpeklerden korkuyorsanız onunla ilgilenmeyin. Yokmuş gibi, görmemişsiniz gibi davranın ve normal temponuzla oradan uzaklaşın. Köpek saldırılarından sakınmanın en iyi yolu köpekleri daha yakından tanımaktır. Bilgilenirseniz korkularınız azalacaktır. Unutmayın, en fazla ısırılma vakaları sahipli köpekler tarafından oluşturulmaktadır. Asosyallik, öğretilmiş saldırganlık ve korkuya bağlı saldırganlık sokak köpeklerinde daha az rastlanan agresyon sebeplerindendir.



Köpekleri tanıyın. Onların hergün karşı karşıya olduğunuz bir çok tehlike yanında sizi koruyan bir işlev gösterdiklerinin, size dost olduklarının farkına varacaksınız.

Çöpleriniz Can Almasın !



Hiç düşündünüz mü?


Kırılıveren bir bardak, parçalanmış bir ayna.. Doğruca çöp poşetine.. kenarı kesici şekilde açık bırakılmış konserve kutuları.. traş bıçakları, sivri uçlu eski eşyalar, çiviler... Kullanılmış ilaçların kalıntıları, bayanların saç boyalarından arta kalan kimyasallarla dolu poşetler, ev temizliğinde kullandığımız ilaçlı/kimyasal dolu boş deterjan kutuları...
Peki özellikle mutfak artıkları ile beraber bir naylon poşete koyularak atılan bu tehlikeli maddeler, sokaklarda üç beş lokmanın peşinde olan aç, mağdur hayvanlarımız tarafından karıştırılınca ne oluyor? Bir çoğunun yüzü yaralanıyor, ağızları kesiliyor ve neticede enfeksiyon kapıyorlar!

Lütfen tıbbi atıkları, kesici / delici çöpleri daha bir özenle koyun poşetlerinize! Cam kırıklarınızi bir çok defa gazeteye sarabilir, iğne/sivri uçlarını zararsız hale getirebilir, her türlü zarar verebilecek madde ve eşyaları özenle paketleyerek atınız çöp kutunuza.

Şimdi bu yazıdan sonra bir kere daha düşünün: ÇÖPLERİNİZ CAN ALMASIN!!!

Açlıktan neredeyse sürünerek geldiği çöpteki bir lokma ete ulaşmak için  yüzünü kesen konserve kutuları ve onca pis atık aşarak doymaya çabalayan zavallı hayvanları bir kez olsun düşünmeli her insan....orada yemeye çalıştığı iki lokmadan sonra gecenin sessizliğinde karnına giden bir madde ya da kimyasal yüzünden gün ışıyana kadar acı çekenleri hep hatırlayın! Onlara birşey olmaz diyen arkadaşlarınıza da anlatın!

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Barınak Ziyaretlerinde Yanımızda Götürebileceğimiz Malzemeler !!


HAYVAN BARINAKLARINDA COK YOGUN KULLANIMI OLAN FAYDALI MALZEME VE İLAÇLAR

Malzemeler:
- Gazete

- Karton koli

- Branda, Ondulin, Tahta Palet

- Kilim, Halıfleks, Halı

- Battaniye, Yorgan, Peluş, Polar, Havlu

- Her türlü örtü, Nevresim, Yastık, Yastık kılıfı, Minder

- Yün parçaları

- Eski kıyafetler

- Büyük leğen, Sepet, Hayvan taşıma kutuları

- Eski tasma, Tasma uzatma kordonu

- Kepçe, Büyük kaşık, Saplı kova (yemek dağıtımı için)

- Yemek ve Su Kapları (Kalin plastik veya metal)

- Süt, Pirinç unu

- Konserve köpek maması

- Kuru köpek maması (yavru ve yetiskin)

- Hasta alt bezi (ameliyatli/hasta hayvanlarin altina koymak icin)

- İnce lastik eldiven

- Ağız maskesi

- Temizlik malzemeleri (Bulaşık eldiveni, Bulaşık süngeri, ulaşık deterjanıI, Çamaşır suyu, Yer silme deterjanı, Saplı fırça, Çekçek, Kağıt havlu, Büyük çöp torbası)


BARINAKLARDA GEREKLİ OLABİLECEK İLAÇLARDAN BAZILARI:
AZİTRO TB-
AZİTRO ŞURUP-
AMİKOZİT AMP- 
AMİNOCARDOL AMP-
LİBAVİT K-
AMPİCİD AMP 1 GR-
İESİLİN AMP 800 İÜ-
TRANSAMİN AMP-
REDOKSAN AMP-
İMMUNEKS TB-
NOVALGİN AMP-
ESTERVİT C-%5DEKSTROZ SERUM-
LAKTATLI RİNGER SERUM

BARINAKTA GEREKLİ OLABİLECEK PET İLAÇLARINDAN BAZILARI: 
NERVİT-
ROMPUN-
KETAMİN-
NEOTON SERUM-
METOBOLOZ SERUM-
VİCRİL-
HEPAGEN-
CROME KATKÜT 1/5-2/0-
İPEK İPLİK-
7 NO STERİL ELDİVEN-
PANTERRAMİYCİNE-
TAYLOSİN-DODEKS-
VİT C-
ATROPİN-
ADRENALİN-
KAFEİN-
DEVALGİN

20 Mayıs 2012 Pazar

''Kürk'' Hayranlığına Güzel Bir Eleştiri !

   Nereden geldiği ve nasıl başladığı meçhul bir kürk modası,İstanbul'un hemen bütün kadın kesimlerine yayıldı.
   Bu moda,bildiğimiz kürkü çevirip sırta geçirmek ve kurt veya goril gibi,iri cüsseli bir hayvana benzemek tuhaflığından ibarettir.
   Bu moda o kadar yayılmış ki,şimdi kastor mantosu olmayan hanımın,hiç olmazsa kedi veya fare derisinden bir kürkü olması gerekiyor.
   Tırnaklarını uzatıp sivrilten ve vücudunu baştan başa tüylü göstermek isteyen kadın,belli ki bir hayvana benzemek için uğraşıyor.
   Kadınlarda bu insan şeklinden uzaklaşma arzusunun sebepleri ne olsa gerek ?


                                                                                            (Ahmet HAŞİM,İkdam,4 Nisan 1928)

18 Mayıs 2012 Cuma

Kediler ve Hamilelik

Kedilerde hamilelik dönemi ortalama 63 gün sürse de, bu süre 57-67 gün arasında değişiklik gösterebilir. Hamileliğin ilk belirtileri üç veya dördüncü haftada kendini göstermeye başlar. Kedinin meme uçları koyu pembe bir renge bürünerek belirginleşir ve iştahında dikkat çekici bir artış gözlenir.

Tıpkı insanlarda olduğu gibi bazı kediler ilk haftalarda bulantı ve kusma yaşayabilirler. Pek çok kedi sahibi, kedilerinin hamileliğinin ileri haftalarında her zamankinden daha sokulgan ve sevecen olduğunu gözlemler. Belki de bunun nedeni, kendilerini güvende hissetmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaları ve annelik içgüdüsüyle birlikte artan sahiplenme ve şefkat duygusunu sevdikleri insanlarla paylaşmalarıdır.



Hamile bir kedi doğum öncesinde ve süt verme döneminde normalden daha fazla beslenmeye ihtiyaç duyar. Anne kedi yeterince beslenemediği takdirde vücut yavruların ihtiyaçlarına öncelik vereceği için anne kedinin sağlığı tehlikeye girecektir. Bu nedenle kedinizin hamile olduğunu fark ettiğiniz andan itibaren veteriner hekiminizle görüşmeli ve uygun bir beslenme programına geçmelisiniz. Hamilelik ve süt verme döneminde kedinize veterinerinizin gerekli gördüğü durumlar dışında hiçbir ilaç vermeyin.

Hamile bir kedinin vücut ağırlığı arttıkça hareketleri önemli ölçüde yavaşlayacaktır. Kediniz normalde sokağa ya da bahçeye çıkıyorsa bile, özellikle hamileliğin ileri dönemlerinde onu evden dışarı çıkarmamalısınız. Sokakta tehlikelerden kaçmak ya da yüksek bir yerden atlamak zorunda kalabilir ve bu gibi durumlar hamilelik sırasında her zamankinden daha fazla risk içerir.



Hamile kedinize temiz, sakin ve stresten uzak bir ortam sağlamaya özen gösterin. Evde onu korkutabilecek, kendini tehlikede hissetmesine neden olabilecek etkenlerin varlığı, doğum için ev dışında güvenli bir yer arayışına girmesine neden olabilir. Kum kabını daima temiz tutun ve eğer kenarları oldukça yüksek bir kap kullanıyorsanız ve karnı büyüdükçe bu kaba girip çıkmakta zorlanıyorsa daha alçak kenarlı bir kum kabı edinin.

Hamileliğin son haftalarında kediniz yavrularını doğurabileceği uygun bir yer aramaya başlar. Doğum için evin en sessiz ve gözden uzak köşesini, örneğin bir giysi dolabını, yatak altını ya da çekmeceyi seçecektir. Kimi zaman birden fazla yer de seçebilir. Kedinizin uygun gördüğü yer sizin için uygun olmayabileceğinden, ona hem rahatsız edilmeden doğurabileceği ve yavrularını emzirebileceği, hem de sizin onu sık sık kontrol edebileceğiniz bir yer hazırlamalısınız.

Kediniz tercih ettiği yeri gün içinde sık sık oraya giderek ve yatarak belli edecektir. Mümkünse doğum yerini burada hazırlayın. Eğer uygun bir yer değilse, en az burası kadar sessiz, güvenli ve hava akımı olmayan bir yer seçin. Evde başka evcil hayvanlar varsa onların bu yere erişimini engelleyin. Seçtiğiniz yere kedinizin ve yavrularının rahatça sığabileceği geniş ve temiz bir karton kutu koyun. Karton kutunun kenarları annenin kolaylıkla girip çıkabileceği fakat yavruların tırmanamayacağı yükseklikte olmalıdır. Kutunun içine naylon torba ya da plastik, muşamba örtüler gibi hava geçirmeyen ve boğulmaya neden olabilecek malzemeler döşemeyin. En ideali birkaç kat temiz pamuklu kumaş (örneğin eski bir çarşafı birkaç parçaya kesebilirsiniz) sermektir.



Kediniz doğumun başladığını haber veren belirtiler ortaya çıktığında büyük olasılıkla kendiliğinden onun için hazırladığınız yere gidecektir. Eğer kendiliğinden gitmez ve siz onu kutusuna koyduğunuzda çıkmak isterse ısrar etmeyin. Kendisini güvende hissettiği yeri seçmesine izin verin ve kutuyu da buraya taşıyın.

Çoğunlukla kediler doğum esnasında yalnız kalmayı tercih ederler. Buna karşın, kimi zaman güvendikleri bir kişinin yanlarında olmasını isteyebilirler. Kediniz doğum başladığı halde yanından ayrıldığınızda peşinizden gelmeye çalışıyor ve sizi çağırıyorsa onunla kalın. Fakat sizi yanında istediğini belirten bir davranış göstermiyorsa onu kendi haline bırakın ve yalnızca belli aralıklarla onu rahatsız etmeden kontrol etmekle yetinin.

Hamile kedinizin nasıl bir doğum gerçekleştireceğini yaşı, sağlık durumu, kemik yapısı, daha önce doğum yapıp yapmadığı, yavruların sayısı ve büyüklüğü gibi pek çok etken belirler. Her doğum başlı başına bir olaydır ve önceki doğumlar, sonraki doğumlara dair kesin bir bilgi vermez. Pek çok kedi sorunsuz bir şekilde doğum yapar ancak bazı durumlarda bir veteriner hekimin müdahalesi gerekebilir.



Hamile kediniz doğumun yaklaştığını hissettiğinde doğurmak için seçtiği yere giderek telaşlı bir şekilde burayı eşeleyebilir, hatta onun için hazırladığınız kutunun içindeki örtüleri kazarak ters yüz edip altlarına girebilir. Doğuma birkaç gün kala vücut ısısında oynamalar olabilse de, doğum öncesinde vücut ısısı yaklaşık 36,5 Cye kadar düşer ve son 24 saat içinde sabit kalır. Çoğunlukla kediler doğumdan saatler önce yemek yemeyi bırakırlar. Doğurma vakti yaklaştığında kedi hızla soluk alıp vermeye başlar ve önce uzun aralıklarla, sonra gitgide sıklaşan kasılmalar yaşanır. Bu esnada vajinasından hafif bir akıntı gelebilir ve sürekli olarak karnından aşağı doğru kendi kendini yalar. Kimi zaman kum kabına giderek art arda birkaç kez dışkılayabilir.

Kediniz gözle görülür şekilde ıkınmaya başladığında artık doğum da başlamış demektir. Yavruların önce başları da gelebilir, ayakları da. İlk yavru göründükten yaklaşık 10-15 dakika sonra doğum kanalından tamamen çıkacaktır. Her yavru sıvıyla dolu koruyucu bir zar içinde doğar ve çoğunlukla plasenta (son) bu zarın ardından gelir. Kimi zaman zar yavru dışarı çıkmadan da açılabilir. Yavru doğar doğmaz anne kedi bu zarı yırtarak açar ve yavruyu sert bir şekilde yalamaya başlar. Bu sayede yavrunun ağzını ve burnunu kaplayan sıvıyı temizleyerek nefes almasını ve kan dolaşımının hızlanmasını sağlar. Ardından yavrunun göbekbağını dişleriyle keser ve plasentayı yer.

Yavrular genellikle 10-15 dakikalık aralarla doğarlar ve bu zaman zarfında anne kedi doğan yavruyu iyice temizleyerek kurutur. Kimi zaman bu aralık bir ya da birkaç saati bulabilir. Anne kedide olağandışı bir durum gözlemlemediğiniz sürece bu aranın uzunluğu endişe verici bir durum değildir. Tüm yavrular doğup da doğum tamamlandığında anne kedi belirgin bir şekilde sakinleşir ve yan yatarak yavrularını emzirmeye başlar. Yavruların gözleri ve kulakları kapalı olmasına karşın, koku alma duyuları sayesinde kendiliklerinden annenin memelerine giderek son derece değerli olan ve ilk haftalar boyunca onları hastalıklardan koruyacak antikorları içeren ilk sütü (kolostrom) emmeye başlayacaklardır.

Çoğunlukla anne kediler hiçbir yardıma ihtiyaç duymaksızın sorunsuz bir şekilde doğum yaparlar. Ancak aşağıdaki belirtileri gözlemlediğiniz takdirde hiç vakit kaybetmeden veteriner hekiminizle temas kurun.

* Anne kedi saatlerce, örneğin 2 saatten uzun bir süre boyunca şiddetli bir şekilde ıkınmasına karşın yavru görünmüyorsa,

* Yavru doğum kanalında göründükten 10 dakika sonra hala doğmadıysa,

* İçi sıvıyla dolu zar doğum kanalından çıkıp şiştiyse ve 10 dakika sonra hala yavru çıkmadıysa,

* Anne kedide ani halsizlik, bilinç kaybı ortaya çıkarsa,

* Anne kedi yavrularla ilgilenmesi gerekirken yatıyorsa ve düzensiz soluk alıp veriyorsa,

* Vajinadan şiddetle kanama başlarsa,

* Yavrulardan biri veya bir kaçı kendiliklerinden anneyi emmeye başlamadılarsa.

Doğumdan sonraki günler boyunca anneyi ve yavruları yakından gözlemleyin fakat bunu belli aralıklarla ve anneyi rahatsız etmeden yapmaya özen gösterin. Bulundukları yere yabancı insanların ve başka evcil hayvanların girmelerine izin vermeyin. Yavrulara dokunmayın, onları annenin yanından almayın ve kutunun yerini değiştirmeyin. Annenin kolaylıkla ulaşabileceği bir yerde mamasını ve temiz suyunu hazır tutun. Kum kabını aynı odaya koyacaksanız, yavruların bulunduğu kutunun mümkün olduğunca uzağına koyun.



Annenin iştahı ve hareketliliği yerinde olmalı, yavrular annelerini emmelidirler. Yavruların yeterince beslenip beslenmediklerini süt emip emmediklerine bakarak anlayabilirsiniz. Yeterli beslenen yavruların karınları hafifçe şişkin ve yuvarlak olur. Eğer sürekli miyavlıyorlarsa, karınları içeri doğru çökükse ve enselerindeki deriyi hafifçe tutup bıraktığınızda hemen yerine gelmiyorsa yeterli beslenemiyorlar demektir.

Kimi zaman anne tecrübesizliği ya da hormonal düzensizlikler nedeniyle de yavrularıyla ilgilenmeyebilir. Bu gibi durumlarda hemen veterinerinizle görüşün. Ayrıca anne kedi yavrularını emzirdikten sonra karınlarından aşağıya doğru yalayarak tuvaletlerini yaptırmalıdır. Doğumdan sonraki birkaç gün boyunca annenin vajinasından çok hafif kanlı bir akıntı gelebilir, bu normaldir. Daha şiddetli ya da kötü kokulu, iltihaplı bir akıntı gördüğünüz takdirde veteriner hekiminize başvurun.

SOKAK KÖPEKLERİ...

SİZ SOKAK KÖPEKLERİNİ BİLMEZSİNİZ 

EVLERDE TELAŞLA SOFRALARIN KURULDUĞU, LÜKS LOKANTALARDA KAHKAHALARIN ÇINLADIĞI, KARANLIĞIN VE HÜZNÜN ŞEHRİN ÜSTÜNE AĞIR BİR KADİFE PERDE GİBİ İNDİĞİ SAATLERDE, ONLAR GÜN BOYU SAKLANDIKLARI KOVUKLARDAN DIŞARI ÇIKARLAR. 

SİZ SOKAK KÖPEKLERİNİ BİLMEZSİNİZ... 

UYKU KARA BİR ÇARŞAF GİBİ BEDENLERİ SARIP SARMALARKEN ONLAR AMANSIZ BİR EKMEK ARAYIŞI MARATONUNA BAŞLARLAR. TEHLİKELERLE DOLU BU BİN ÇEHRELİ KENTTE, NASIR BAĞLAMIŞ PATİLERİYLE ÇÖP YIĞINLARININ BULUNDUĞU SOKAKLARI ARŞINLARLARKEN, DÜŞLERİNİ SÜSLEYEN TEK BİR ŞEY VARDIR: BİR PARÇACIK KEMİK BULABİLMEK. 

SİZ SOKAK KÖPEKLERİNİ BİLMEZSİNİZ 

TANRI’NIN HEYBESİNDEN PAYLARINA DÜŞEN 15 YILLIK ÖMÜRLERİNİ ASLA TAMAMLAYAMAZLAR. İTİLE KAKILA, HORLANA TAŞLANA GEÇEN KISACIK BİR ZAMAN DİLİMİNİN ARDINDAN BİR GÜNCÜK BİLE KÖPEK TADINDA HAKLARI OLAN YAŞAMI YAŞAYAMADAN GÖÇ EDİP GİDİVERİRLER BU DÜNYADAN. 

SİZ SOKAK KÖPEKLERİNİ BİLMEZSİNİZ 

AKILLI, DUYGULU, SADIK VE SEVECENDİRLER. BİR LOKMA EKMEK UĞRUNA KULUNUZ, KÖLENİZ OLURLAR. DÖVSENİZ DE SÖVSENİZ DE, ÖMÜR BOYU UĞRUNA HER ŞEYİNİZİ VERDİKLERİNİZ GİBİ, TERK EDİP GİTMEZLER SİZİ. 

SİZ SOKAK KÖPEKLERİNİ BİLMEZSİNİZ 

TEK BİR SUÇLARI VARDIR. KÖPEK OLMAK! BU SUÇU DA ASLA İSTEYEREK İŞLEMEMİŞLERDİR. O SICACIK KEBAP KESTANELERE BENZEYEN GÖZLERİYLE ÖZÜR DİLER GİBİ BAKMALARI İŞTE BU YÜZDENDİR. EĞER DERİNİNE BAKMASINI BİLİRSENİZ O GÖZLERİN ISINIVERİR İÇİNİZİN TÜM ÜŞÜMÜŞLÜKLERİ. 

SİZ SOKAK KÖPEKLERİNİ BİLMEZSİNİZ 

BİLSEYDİNİZ SEVERDİNİZ ONLARI. TANISAYDINIZ ÇOK SEVERDİNİZ. VE BU YAPTIKLARINIZDAN ÜZÜNTÜ DUYARDINIZ, SİZLER İŞTE ........... GİBİ DÜŞÜNEN VE DAVRANANLAR. .. 

UNUTMAYIN Kİ TANRI’NIN VERDİĞİ CANI YALNIZCA TANRI ALIR. 

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Köpeğinizin Acil Durumlarında Neler Yapmamız Gerekiyor?

Bazılarımız çocukluğumuzdan bu yana köpek besliyoruz, bazılarımız ise hayatımızı bir köpekle daha yeni paylaşmaya başladık. Her şey keyifli, dostluk muhteşem ve günler güllük gülistanlık geçiyor ama birgün acil bir durum ile karşılaşırsak neler yapabileceğimizi biliyor muyuz? 

Köpeğinizle ilgili olarak karşılaşabileğiniz ani ve hayati durumlardan birkaçını kaleme aldık. Ancak ilk yardımı yaptıktan sonra, lütfen köpeğinizi veterinerinize götürmeyi unutmayın... 

ANİ KULAK AĞRISI: Köpeğiniz sürekli kulağını kaşır veya kafasını bir tarafa doğru eğer. Kulağını yere sürtebilir, kafasını sallayabilir ve hiç kimsenin kulağını ellemesini istemez. Eğer bu hareketler aniden başladıysa, büyük bir ihtimalle kulağına yabancı cisim girmiş demektir. Hiçbirşey yapmadan hemen veteriner hekiminizi arayın. Genelde kulak ile ilgili sorunların derhal tedavisi gerekmektedir. Gecikmeler daha ciddi sorunlara neden olabilir. 

ARABA ÇARPMASI: Köpeğinizin sessiz, sakin, hareketsiz ve de mümkün olduğu kadar rahat olmasını sağlayın. Gerektiğinde kuvvet kullanarak bile sakin durmasını sağlamalısınız. Bu durumda hareket etmesi, sağlığı açısından, sorunlar yaratabilir. Temiz bir bez veya gazlı bez ile kanayan noktalara basınç uygulayın. Veteriner hekiminizi hemen aramalısınız. 

ŞİŞKİNLİK: Eğer köpeğinizin karnı şişmiş görünüp, gaz birikintisi var ise derhal, hiç vakit kaybetmeden veteriner hekiminize gidin. 

ZEHİRLENME (BİLİNEN): Köpeğinizin zehir olduğundan emin olduğunuz bir maddeyi yuttuğunu gördüğünüz anda onu kusturmalısınız. Bir bardak suyun içine bir çay kaşığı tuzu atıp, iyice karıştırdıktan sonra bunu köpeğinize içirin ya da bol yoğurt yemesini sağlayın. Bunu bir defadan fazla denemeyin. Köpeğiniz ciddi bir şekilde karşı çıkıyorsa, bundan vazgeçip, zehirden yanınıza bir örnek alarak derhal veteriner hekiminize gidiniz. 

KESİLMİŞ PATİ: Genelde yürüyüşlerde cam parçaları bu soruna neden olabiliyor. Çok fazla kanama var ise, temiz gazlı bezi sıkıca patisinin etrafına sarıp, bunun üzerine de temiz bir bez ile tekrar patisini sarın. Yapıştırıcı malzemeler veya bandajlar kullanmayın. Köpeğinizi derhal veteriner hekiminize götürün. 

KUSMA: Esasında köpeklerin arada sırada kusması normaldir. Eğer köpeğiniz sık sık kusmaya başlarsa veya genelde halsiz ise o zaman dikkatli olmanız gerekecektir. Köpeğinizi beslemeyin. Bu durumlarda, köpeğinizin ne kadar sıklıkta kustuğunu, kusma tarzını ve kusmuğun rengine dikkat edin. Veteriner hekiminizi arayıp durumu anlatın. Gerektiğinde, veterinerinize giderken yanınızda kusmuktan örnek götürün. 

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Bunları Biliyor muydunuz?

Atlar inanılmaz bir görüş alanına sahipler fakat dürbün görüş alanına sahip oldukları için tam olarak iki göz arasında kalan bölgedeki görüntüyü göremiyorlar. Yani gözleri geniş alandaki bir manzarayı ikiye bölüyor.Kediler ve köpekler güçlü bir görüş algısına sahip değiller. Bu iki canlı türünün koku ve ses algıları görme duyularından daha fazla gelişmiş. Özellikle kediler, köpeklere göre bu konuda daha kötüler. Renk körüdürler. Köpekler zaman zaman sarı ve mavi arasındaki farkı algılayabiliyorlar fakat kediler bunu bile ayrıt edemiyor. Fakat kediler gece görüşü açısından insanlardan bile daha iyi.Birçok kuş farklı görüyor. Mesela güvercinler milyonlarca farklı renk tonunu algılayabiliyor. Zaten doğada rengi en geniş yelpazede algılayan hayvan türü olarak biliniyorlar. Gözlerinde diğer canlı türlerine göre çok daha fazla renk reseptörü bulunuyor.Yılanlar iki sistemli göz algısına sahip. Bu sistemlerden biri renkleri çok daha iyi algılıyor. Dİğer sistem de ısıya dayalı algıya sahip. Bu anlamda gözleri aynı bir infrared detektör gibi işliyor. Yani diğer canlıları ve insanları ısıya dayalı özel bir algıyla seçebiliyorlar.Eski dünya maymunlarının aynı bir insan gibi kırmızı, yeşil ve mavi renklerini algılayabildiği zaten kanıtlanmıştı. Fakat birçok yeni dünya maymunu bu yetiye sahip değil. Hatta bugün bir maymun ailesinin her bir üyesi bile aynı görme algısına sahip değil. Maymunlar içinde tam altı farklı tipte renk körlüğü mevcut. Bu anlamda maymunlar tıpkı insanlara benziyor. Erkek maymunlarda renk körlüğü kadınlara göre daha yaygın.Parçalara ayrılmış göz yapıları görme algılarını insanlardan farklı kılıyor. Nokta gözlü bu haşerelerin birçok türünün gözlerinde 30 bin civarında lens bulunabiliyor. Mesela yusufçuk böceğinin beyni inanımaz bir hızda işliyor. Fakat gördükleri herşeyi ağır çekimde algılıyorlar. Renkleri de ayırt edebiliyorlar ama diğer hayvanlar kadar güçlü değil. Görme algıları harekete çok duyarlı. Bu nedenle öldürme konusunda çok atik ve sertler.